Ülkemiz dünyada deprem riskinin en çok olduğu bir kara parçasıdır. Tarihimizin en ağır felaketi olan 6 Şubat depremiyle binlerce canımızı yanlış zeminlere, fay hatlarına, depreme çok dayanıksız, yanlış yapılmış binalarda kaybettik. Daha öncesinde de 17 Ağustos'ta da yine binlerce canımıza mal olan acı bir deprem yaşamıştık. İnsan hafızası çok çabuk unutmaktadır. Ancak bugün İstanbul'da yaşanan 6.2 şiddetindeki depremde bize felaketin kapımızda olduğunu tekrar hatırlattı. 1950 li yıllardan itibaren taşı toprağı altındır denilerek göçülen, ranta, yağmaya kurban edilen İstanbul büyük bir risk altındadır. Dolayısıyla olası bir depremde Türk ekonomiside çok büyük yara alır, çöker.Türkiye ranta, talana dayalı çok plansız bir şekilde şehirleşmektedir. Hazine arazilerinin talan ettirilip gecekondulaşmaya izin verilmesiyle, bu hırsızlık yapılarına elektrik, su, yol, otobüs götürülmesiyle hırsızlık devlet eliyle teşvik edilmiş, meşrulaştırılmıştır. Daha sonra buralara çarpık planlarla imar verilerek çok büyük rantlar yaratılmıştır. Rantı büyütmek için köyden göçler teşvik edilmiştir. Çevresel etkiler, tarihi ve doğal sit alanları düşünülmeden, orman, tarım alanları vahşi yapılaşma ve sanayileşmeye açılmıştır. Dünyanın en güzel doğa, tarih, kültür şehri İstanbul Haçlı seferlerinden bile beter şekilde yağmalanarak imara açılmış, nedense bütün sanayi kuruluşları bu güzel şehire yığılmıştır. Yeni imar alanları yaratmak için 3.köprü, 3.havaalanı tarih boyunca sert iklim ve rüzgarlar yüzünden yerleşilmemiş Karadeniz kıyısında ki bu ormanlık alana yapılmıştır. Bu büyük bir cinayet ve talandır.Başta İstanbul olmak üzere bütün binalarımızın deprem dayanıklılığını incelemeliyiz. İstanbul ve 150 km çevresinde ki bütün sanayi kuruluşlarını, tarıma elverişsiz, deprem riski düşük olan yerlere taşımalıyız. Bunun için cazip teşvikler, caydırıcı fiyatlandırmalarla, yüksek SSK, elektrik, konut, işyeri vergileriyle bu taşınmalar sağlanabilir. Türkiye acilen İstanbul, Trakya, Yalova, Kocaeli, Sakarya bölgesini çeşitli bölgelere dağıtarak taşımalıdır. Bunu kısa sürede yapmazsak çok agır bedel ödeyeceğimiz kesindir. Antalya, Adana, Mersin, Muğla, Aydın, Manisa, İzmir, Balıkesir, Hatay, Trakya, Bursa, Samsun her türlü sanayileşmeye kapatılmalı, yeni bölgelere binaların yapılmasına izin verilmemelidir. Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde yazlık konutlarla zeytinliklerin, tarım alanlarının katledilmesi önlenmelidir. Bodrum, Kuşadası, Marmaris, Alanya gibi birçok güzel yerimizi katlettik.Daha acı olaylar yaşamadan öncelikle bizler oturduğumuz binaları iyice denetletmeli, depreme dayanıksız binalarda oturmamalıyız. E. Sarper Koç /ENP
Genel
Yayınlanma: 26 Nisan 2025 - 14:11
Deprem değil çürük binalar öldürür
Türkiye, deprem riski en yüksek olan ülkelerden biri olarak tarihinin en ağır felaketlerinden biri olan 6 Şubat depremiyle binlerce can kaybına uğradı.
Genel
26 Nisan 2025 - 14:11